Foça- ''O mahur beste çalar, foklarla ben ağlaşırdık.''




Ne kadar kaldım: Günübirlik
Ulaşım: İzban - Hatundere İstasyonu, aktarma otobüsle Eski Foça
                                          
Foça güzel bir kasaba. 2 yıldır gitmemiştim, ancak geçen ay arkadaş gezdirme vesilesiyle yeniden uğradım. En yorucu kısmı da yolu oldu çünkü Güzelbahçe'den kocaman bir ters C çizerek İzmir Körfezi'ni adım adım katetmiş olduk. Evden Foça'ya yaklaşık 3 saat sürdü. Yazın Mordoğan'dan Foça'ya vapur seferleri oluyormuş, ayrıca belirtmek isterim.

 İzmir'i en güneyinden en kuzeyine bağlayan İzbanla Halkapınar-Hatundere arası için 45 dk'lık, izban istastonundan otobüsle bir 45dk daha yol gittik. Bu sistemle İzmir gibi dağınık coğrafyada, otogardan gırgırgır 80 lerden kalma, süngeri kağıt helvaya dönmüş minibüs formundaki kağnılara talim olmadan, kendilerine kıyasla mevcut paralel evrenin bile daha yakın sayılabileceği civardaki 'bağlı ilçe'lere çilesiz ulaşmak mümkün oldu.

Yolculuk esnasında Gediz Ovası'nın neden bu kadar geniş ve git git bitmez olduğu, tren arıza yapsa o tenhada bulunana dek günlerce plastik kolçakları yiyerek mi hayatta kalacağımız ihtimali aklımızı kurcalayabilir.

İzmir ulaşımının bir kültürel simgesi haline gelen 'Aktarma' gereğince, kentkart bastıktan sonraki 90 dk içinde diğer otobüs, metro, feribot seyahatleri ücretsiz. Böylece İzmir'i uçtan uca tek biletle gezmiş olduk. Ancak bu sistemin yolu kısaltmaya yönelik henüz bir katkısı yok :D 

Foça tamamı 2-3 saatte gezilebilecek bir sahil kasabası. Denizi, tekneleri, marinası, göremediğim fokları ve siren kayalıkları var. Orjinali Phokai olup,üç teoriden birine göre fok balıklarından adını almış. Siren kayalıkları da Odysesus'un Truva Savaşı'ndan evine dönerken karşılaştığı, sirenlerin sesi ve görüntüsü nedeniyle şanzımanı dağıtacaklarına inandığı mürettebatını bağlayıp, kulaklarını tıkayarak Sirenler'den yırttığı yermiş. Daha sıcak bir havada tekne gezintisinde ziyaret etmenin makul olacağı güzel koylar mevcut, ayrıca Midilli Adası'na uluslararası ulaşım yılın belli zamanlarında olsa da mümkün.


Foça kesinlikle deniz kenarı seven birinin kolay kolay 'peh' diyemeyeceği bir yer. Denizi gözden kaybetmeden uzun uzun yürümeyi sevenler için minyatür bir kordonu, kale çevresi ve arka tarafta marinası var. Minyatür kordonun arka sokaklarına dalmaya karar verirseniz, son derece sevimli ve rengarenk eski evler görmek mümkün. 'Taş ev'leri cazip bulan biri için oyun parkı sayılabilir. Sokakların arasında güzel pansiyonlar ve orjinal avlu tasarımları var.
Bir de turistik bir ilah olarak tabir edemeyeceğim kalesi var ki annemin 'utanmasalar gazbetonla restore edeceklermiş' tabirinini hakkını verir cinstendi. Merkezindeki restoranları birbirinden ilginç ve kişisel mesafe sınırlarını bohem ayrıntılar olarak gören işletmecilerle dolu. Yine de onun dışında Foça'yı yapay ve populist gösterecek çok fazla şeye rastlamadım. Franchise cafelerin değil şöyle güzel ve gerçek kahveye odaklı bir mekana acilen ihtiyacı var.
Bir restorana oturup deniz kenarı ritüelini tamamlamak adına kalamar söyledik ve Foça'yla ilgili ilginç anılarımız böyle başladı. Gelen kalamarı ezdikten sonra, mekanın sahibi bir tabak daha kalamarla geldi, bizim o an için 'bunlar boğazlı, anca yeter' diye düşündüğünü sandığımız 'o çok az olmuş, biraz şaşırmışlar' repliğiyle tabağı masaya dahil etti. Adamın tamamen zariflik ettiğini düşünen hayalperestler olarak hesapta ayıldık. 

Deniz ürünleriyle haşır neşir her insan evladını irrite edecek şekilde, bir porsiyon kalamar 20 TL idi. Birasıydı, çayıydı kahvesiydi derken hesap içimize oturmasa da bir miktar kanımıza dokunmuş halde oradan ayrıldık. Yeri gelmişken, Foça turistik bir yer olmasına rağmen kimi restoranda kredi kartı yok, hazırlıklı gidin. Magnet, anahtarlık, kupa gibi ıncık cıncık alışverişi için eser miktarda mevcut olan dükkanların da birkaçında aynı durumla karşılaşacaksınız. Panik yapmayın. Çünkü en son ve zor adapte olacağınız kısmı, bir şey almayacaksanız kibarca teşekkür ettiğiniz dükkan sahibinin genizden bir ses çıkartarak dükkanın içine seyirtmesi olacak...Bunu yalnızca hediyelik eşya dükkanında değil, sahil şeridinin tek dondurmacısında da yaşayacaksınız. Hem kapı hem pencere açık ve ortada kimse yokken, buradan mı alıyoruz, içeri girip mi diye insani bir soru sorunca homurdanarak 'içerden nasıl alcaksınız ki' diye 'turiste ve popüleriteye doymuş, üstüne bir de fırça çeken' dondurmacı beye de buradan selam olsun. Bir dahaki sefere paket dondurma alırım ama esnaftan nasibimi almam dedirtti.

Foça'nın medeniyet ve serbest ekonomiden nasibini almamış, deniz, foklar ve sirenlere dair kısımları gayet sevilesi ve gezilesiydi.Bir öğleden sonrayı ayırarak gezilebilir, yaz mevsimi ise yüzme amaçlı adamakıllı o günü Foça'ya yatırmak zaman kaybı olmaz. Geldiğinize değecektir, ancak  sade beklentileriniz olsun...

Yorumlar

  1. kalemine sağlık. ailecek beğenerek okuduk. foçaya iki yıl önce gitmiş aynı hissiyatları barındırmış idim içerimde. hele hele o dükkan sahiplerinin hoş mırıldanmaları. bol gezmeler bol istiharetler efenim.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

İki çift lafım var:

Bu blogdaki popüler yayınlar

Uluslararası Öğrenci Kartı Hezeyanı (ISIC Card)

Japonya 07: Kimono, Takogawa ve isimsiz Japon dizisi