Zagreb 2
Kral Tomislava Heykeli |
Hostele çok yakın olan Otobüs Terminali, kendi deyimimle Zaşti, onların deyimiyle Autobusni Kolodvor'a yürüyüp, ilerideki köprüden sola kırdım ve bir onbeş dakika cadde boyu yürüdüm. Cadde tam da merkezi yerlerin arkasında kalan ve daha çevresel mekanlara gitmek için kullanılan o yollardan birinin kenarıydı ve karşımdaki tarafı adam boyu duvardı.
Art Pavillion |
Esplanade Oteli |
Meydandaki fıskıyenin arka planını kaplayan ve Zagreb'in ünlü otellerinden biri olan Esplanade'i soluma alıp, caddeye menemen testi-si gibi dizilmiş çoğu devlet binasının önünden yavaşça ilerleyip, bir yandan da fotoğrafa sığdıramadığım kallavi binalara söyleniyordum. Şehrin bu kısmı buram buram Orta Avrupa mimarisi kokuyor, kıvrımlı kakmalı binalar çoğunlukla koyu renklerde.
Arşiv |
20. yüzyılın ilk çeyreğinde yapılmış yandaki bina bugün arşiv olarak kullanılıyor. Eskiden kütüphaneymiş. Diğer yapılardan farklı bir havası var ve süslemeleri çok farklı. Tepesine taş baykuşlar kondurulmuş. Önünde de antropolog bir amcamın kuşların henüz gazabına uğramamış bir heykeli var. Arşivin yanından yukarı kaptırıp giderseniz kısa bir süre sonra vardığınız açıklıkta sarı cephe üzerine yeşil çatılı bir bina göreceksiniz: Hırvatistan Devlet Tiyatrosu olur kendileri.HNK diye kısaltılıyormuş yerel dilde, ayrıca Zagreb'te daha bir çok başka bina gibi Avusturyalı mimarlarca tasarlanmış, Hemen karşısında enlemesine opera olduğunu varsaydığım bir başka dallı güllü bina bulunuyor.
Belli başlı hanedanlıklara ait günlük eşyalar (gümüşlük kreasyonları da dahil), heykeller derken en üst katta resimler sizi karşılıyor. Flemenk, İtalyan ve İspanyol üstadların önemli çalışmaları var. Louvre'a oynamıyorum ama boş beleş de değilim diyor müze inceden. 3 saate yakın bir süre harcadım ve verdiğim 30 kunaya kesinlikle değdi. Naçizane önerim Zagreb'te 2 gün geçirecekseniz kesinlikle müzelerine zaman ayırın. Müze fiyatları Türkiye'dekilere göre 5-6 lira daha ucuz.
Müzeden memnun ayrılıp, tiyatronun bulunduğu alana döndüm ve önceki geçişimde dikkat etmediğim heykeli gördüm. Tiyatronun ön cephesine bakan tarafta büyükçe bir kaseyi andıran taş havuzun etrafında iki büklüm, havuza sarılan bir deri bir kemik insan heykelleri vardı. Bu heykelin adı "Yaşamın Kaynağı" (Source of Life) ve Ivan Mestroviç (Hırvat heykeltıraş) tarafından yapılmış.Heykel/çeşme yaklaşık 110 yıldır orada ikamet ediyormuş.
Mimara Müzesi |
Tip topun ardından tamamen gelişine - artık yaklaştığım mekanı tahmin ettiğimden- aralara daldım ve bir kilisenin önünde cafelerin toplaştığı, ortalıkta sokak sanatçılarının arz ı endam ettiği bir meydana geldim. Kalabalık, meydanlardan çok ara sokak kafelerine kümelenmiş gibi görünüyordu. Birşeyler içmek istemedim zira yediğim balıklı oluşum iştahımı günün geri kalanında izne göndermişti. Kısa bir süre civarı turlayıp akıllara zarar bir bankamatik gördüm ve civardaki evleri genelde basketbolcuların tuttuğu dışında bir olasılık getiremedim aklıma.
Bu meydan aslında Ban Jelacic Meydanı'nın devamındaki Hırvat İstiklali Ilica Caddesinin soldaki ilk sokağının sonunda yer alıyormuş.Bir başka enstantene de bu sokağı sonuna yürüyüp caddeye sapanlar sadece turistlermiş. Ilica'nın başındaki dm marketten iş hanına girer gibi dalınca (adı neden öyle bilmiyorum) meydanı caddeye bağlayan güzel bir pasaj olduğunu fark ettim. Özellikle octagon (sekizgen) kubbesi pasajı keşfeden turistlerin epey ilgisini çekiyordu.
Source of Life (Yaşamın Kaynağı) |
Saat 8.45'te Zaşti'deki danışmaya otobüsü soruyordum. Aşağı in falanca perondan bin otur dediler. Rezervasyon yapılması gerektiğini tahmin etsem de adamın lafına uyup körlemesine otobüse bindim ve 45 dakika boyunca şehirlerarası yolculuk yapan bir otobüste ayakta giderek bir şahsi ilke daha imza attım.
Rezervasyon bunlarda koltuk seçimi anlamına geldiğinden, Karlovacko adlı, şehrin adını alan biranın üretildiği muhite gidecek zat ı muhteremler koltuk ayırtmıştı ve 45 dakika paşalar gibi oturarak gittiler. İzmir otobüsüne binip Polatlı'ya dek ayakta gitmekle denk sayılan bu absürtlükle, Karlovacko istasyonunda inen yarım otobüs insandan sonra yer bularak vedalaştım. Ayakta beklediğim süre boyunca bana eşlik eden İngilizce bilen Hırvat arkadaşla ülke genelinde hayran kitlesi oluşturan Türk dizileri üzerine ( Kuzey Güney, Muhteşem Yüzyıl ve Sıla) geyik çevirmek ve yüksek lisansta tez sıkıntıları üzerine bezgin konuşmalar yapmak gibi hafifletici sebeplerin yüzü suyu hürmetine, tıkabasa dolu arabada bir de teker teker bilet kontrolü yapan ve ayaktakileri çiğneyerek geçen reenkarne Karadziç'e takılmadan, uslu uslu bekledim ve yer bulduğumda uyuyabilirim sandım.
Zagreb Dubrovnik arası 11 saat arkadaşlar. Paraya kıyın uçak bileti alın derim, 2 ay öncesinden yarı fiyata bulduğunuz otobüs fiyatını nimetten sayıp aynı eziyeti çektiğinizi duymak içimi sızlatır. Olur ya, uyurum sanırsınız yanınıza horlayan, otobüsün karanlığında ilk bakışta Selda Bağcan zannettiğiniz bir teyze oturabilir, tam daldığınızda araba 2 gibi Split'e girer, cineler gibi çığrınan bir grup ergen backpackeri alır ve o ergenler ispanyolca çığrışarak uykunuzun turşusunu kurar, iş ki tam saat 5 te pasaport kontrolüne girersiniz ve 6.30'da Dubrovnik're 45 dk kala mola veresi tutar kaptanların. Ya da bunların hepsi olabilir...
Özetle, bu yolculuk 50 metreden sıkıntılı olacağını bağırıyordu, farkındaydım ama yolun uzunluğuna yordum. Vurur kafayı uyurumcu gece yolcularından değilseniz, yolculuğunuzun selameti ve akıl sağlığınız için otobüse binmeyin :) Balkan dahilinde 3 saatin üzerinde otobüs yolculuğu önermiyorum.
Özetle, Dubrovnik'e eşşek ölüsü çantamla sürünerek de olsa sağ salim vardım ve o günün yarısını hostelde bilincimi geri kazanmakla geçirdim. ,
Sırada Dubrovnik'te geçen ve yine popomun yer görmediği 2.5 günün satırbaşları var...
Buza Meydanı |
Tren Garı |
Özetle, Dubrovnik'e eşşek ölüsü çantamla sürünerek de olsa sağ salim vardım ve o günün yarısını hostelde bilincimi geri kazanmakla geçirdim. ,
Sırada Dubrovnik'te geçen ve yine popomun yer görmediği 2.5 günün satırbaşları var...
Yorumlar
Yorum Gönder
İki çift lafım var: