Balkanlar 101
Zagreb Taksimi- Jelalica Meydanı |
Şimdiki aklım olsa ilk ziyaret edeceğim topraklarken, bu yaza dek Schengen’in solmayan gülleri diye tanımlayabileceğim bazı Avrupa ülkelerini kapsayan birkaç yıllık seyahat tecrübemden sonra ancak tanışmamız kısmet oldu.
Giderken Balkan turu diye yuvarladığım, döndükten sonra daha çok “post-Yugoslavya turuymuş” dediğim yolculuğum, malum uçan at logolu havayolu şirketinin Sarajevo’ya kampanyalı bilet arz etmesiyle başladı. Gidiş dönüş makul bir fiyata Sabiha Gökçen-Sarajevo bileti bulduktan ve gerekli Ar&Geyi tamamladıktan sonra önümde 5 şehir ve üç ülke tavaf etmemi öngören bir rota oluştu. Rotam Bosna Hersek’te Sarajevo (indiğim gün) ve Mostar (İstanbul’a döneceğim günden önce), Hırvatistan’da Zagreb ve Dubrovnik, Karadağ’da ise Kotor’u kapsıyordu.
Başçarşının Çeşmesi |
Zagreb'ten Dubrovnik'e otobüsle ulaşmak yaklaşık 11 saatime mal olup,yolculuktan ziyade el ve ayaklarımın ramazan pidesi gibi şiştiği, bilimum yabancı turistin gecenin bir köründe çığırarak otobüs içinde iletişim kurduğu ve tam dalacağım anda - onlara değil uykuya neyse ki- pasaport kontrolüne girilen, insanın elinde meşaleyle cinnete koşabileceği bir manevi işkence sürecine tekabül ediyor. Ancak yollar bana çok şey öğretti, Hırvat gümrük memurlarının suyuna gitmeyi ve yeşil pasaportla kurumsal olarak her seferinde yeniden tanışmalarını sağladım.
Dubrovnik surlarından Old town manzarası ve bendeniz. |
Yemekler, Bosna'da börek ve köfte başlığı altında, sadece kokusundan doyacağınız ve tadı damağınızda kalacak gastronomik bir açılım olacak diyebilirim, öyle oldu benim için. Hırvatistan'a geçince, tempo bir tık düşecektir. Evet, İtalyan etkisi var ve bu mutfağa dair sempati duyduğunuz herşeyi bulabilirsiniz. Hırvatistan'a Özgün olarak sadece struckli diye bir tatlılarına rastladım. Neyse, deniz ürünlerinde karar kılmanızı tavsiye ederim, zira kırmızı ve beyaz et konusunda iyi şanslar dilediğimi belirtmek istiyorum. Bir terslik vardı etlerde.Anlayamadım. Dubrovnikteki son akşamımda ızgara balık denemiştim. Fena değildi. Yalnız deniz ürünleri salatasına acilen el atmaları lazım, resmen çiğ getiriyorlar... Garsonlarla yok yere papaz olmamın da sebebini oluşturuyor bu durum. Ama bu konuya Dubrovnik yazısında ayrıntılı olarak yer vereceğimden şimdilik es geçiyorum.
Kotor'a hiç girmiyorum, Allah'a emanetti bu konuda. 2 gün boyunca hostelin dibindeki marketten beslendim, mideme kıyabildiğim zamanlarda da pizzacılardan.
Hırvatistan'da Karlovacko ve Ozujsko adlı iki yerli bira bulabilirsiniz. İkisi de güzel, beğenmeseniz de en azından soğuk ve kesinlikle sularından daha lezzetli.Karlovacko bana çok az Efes'i hatırlattı. Karadağ'ın da kısaca Nik diye çağırılan birası Niksicko'nun da meyveli versiyonları sevilesi. Somersby'nin her çeşidini de bulmanız mümkün marketlerde.
Hırvatistan'da Karlovacko ve Ozujsko adlı iki yerli bira bulabilirsiniz. İkisi de güzel, beğenmeseniz de en azından soğuk ve kesinlikle sularından daha lezzetli.Karlovacko bana çok az Efes'i hatırlattı. Karadağ'ın da kısaca Nik diye çağırılan birası Niksicko'nun da meyveli versiyonları sevilesi. Somersby'nin her çeşidini de bulmanız mümkün marketlerde.
Hırvatistan'da çoğu insan İngilizce biliyor ve en 'az biliyorum' diyen bile bal gibi akıcı adres tarif ediyor. (Benim denk geldiklerimde bu yüzde %95 idi, huysuz teyzeyi saymazsak) Bosna'da İngilizce başçarşı civarında idare eder, aralara daldıkça azar azar gençlere devrediyor yerini. Beni ağırlayan arkadaş ve ailesinin de İngilizcesi çok iyiydi, o nedenle çok sorun yaşamadım.
Mostar Köprüsü |
Genel hatları önünüze sürdükten sonra, tefrikalar halinde azar azar başlıyorum 10 günlük maratonumu anlatmaya... İlk durak Saraybosna, onu Zagreb, Dubrovnik, Kotor ve sonrasında Mostar izliyor. Yeniden Saraybosna'ya gelip uçağa atlayıp beni sıcak bir karşılamayla bekleyen iki finalime yetiştiğim koca bir yuvarlak çizmişim.
Yolculuk bir kaç yorucu pürüze rağmen inanılmaz zevkli, her anı dolu dolu ( yorucu pürüzlere geri dönüş yaparsak), kendime ve sevdiklerime yığınla hatıra biriktirdiğim verimli bir seyahat oldu. Başta manevi e finansal ortaklarım anne babama, istihbatarını esirgemeyen sevgili İlker Abi'ye, beni tüm gün ağırlayan Djemal ve ailesine, ben uzaklardayken bana anayurttan haber gönderen ve teknolojiden kaynaklı iletişim krizimde bana yardım eli uzatan herkese teşekkür ediyorum. Sarı antenli telekomünikasyon firmasına olan derin duygularımı ve zekadan yoksun yurtdışı tarifeleri konusunda sanal ortamda karalayıcı ifadeler kullanmaktan kaçındığım için, ileriki tefrikalarda duygularımı daha derin paylaşmayı umuyorum.
Hatta kalın....
Kotor Surlarının Tepesinden... |
Hatta kalın....
Yorumlar
Yorum Gönder
İki çift lafım var: