Kayıtlar

Episode 2: Konstanz, Bir Orta Avrupa beldesi...

Resim
Zürih-Konstanz trenindeyim. Kafamı çevirmemle japon kondüktör amcayla yüzyüze geliyorum...Adamcağızın yüzüne nur inmiş,sevimlilik akıyor. Almanca ,muhtemelen biletimi soruyor,ki cebimden çantama koyduğumu unutarak önce bi sağımı solumu yokluyorum, hala bakınca da 'shitsurei, chotto matte kudasai' diyorum. Adamcağız anadilini konuşabilmemin trene biletsiz binmek gibi bir promosyonu olmayacağını kibar bir formatta ifade etmeye hazırlanırken çantamdan bileti çıkarıveriyorum. Karşılıklı dert anlatabilmiş olmanın rahatlığıyla, kondüktör amca diğer vagonlara yollanıyor..Yolculuk da kısa sürecek, uyusan uyunmaz, tam sızarken çat geliveririm Konstanz'a diye, not defterimi açıp Zürih ayrıntılarını not etmeye başlıyorum. Avrupa birliğinin de gözünü seviyim, sınırlar kalktı ya, sözde İsviçre'den Almanya'ya geçiyorum ama yolda bi meyveli kek bile vermiyorlar.Sözde demiryolu gelişmişliğin göstergesi. Konstanz sevimli bir belde.Bir adet kallavi kilisesi var, mübarek silent hi...

Episode 1 : Ich liebte Zürich,und sie?

Resim
2010'un civcivli aylarından Temmuz'da, uzuuun ve meşgul bir gezi programının 'birinci round'u için Zürih havaalanına adım atmış bulunmaktayım.Uçaktan bakarken çocukluktan kalma bir alışkanlıkla mor bir inek aradı gözüm,zira nafile; her taraf son derece yeşil ve gereğinden fazla huzur verici bir pastorallik hakim kuşbakışı. Gümrükteki barbie İsviçreye sebebi ziyareti sorduğunda 'i am turko teroristo' diyip lilililili diye zılgıt çekmek geldiyse de içimden, bir trt spikeri edasıyla turistik emellerimden bahsettim kendisine...Ufak tempolu bir yürüyüşle bandın üzerinde atlıkarıncaya binmişçesine dönüp duran ,3 saat ayrılığına dayanamadığım bagajıma kavuşup tin tin çıkışa yöneldim.Minyon bir eşşeğin ölüsü sıfatındaki kamp çantam, yanında kalacağım 'annemin arkadaşları'için elime tutuşturulan bi paket baklava (misafirliğe eli boş 'gözü' yaş gitmemek), vücudumun farklı noktalarından fırlamış gibi görünen çantalarım ve ben, Zürih'le bir öğle sonra...