Episode 2: Konstanz, Bir Orta Avrupa beldesi...
Zürih-Konstanz trenindeyim. Kafamı çevirmemle japon kondüktör amcayla yüzyüze geliyorum...Adamcağızın yüzüne nur inmiş,sevimlilik akıyor. Almanca ,muhtemelen biletimi soruyor,ki cebimden çantama koyduğumu unutarak önce bi sağımı solumu yokluyorum, hala bakınca da 'shitsurei, chotto matte kudasai' diyorum. Adamcağız anadilini konuşabilmemin trene biletsiz binmek gibi bir promosyonu olmayacağını kibar bir formatta ifade etmeye hazırlanırken çantamdan bileti çıkarıveriyorum. Karşılıklı dert anlatabilmiş olmanın rahatlığıyla, kondüktör amca diğer vagonlara yollanıyor..Yolculuk da kısa sürecek, uyusan uyunmaz, tam sızarken çat geliveririm Konstanz'a diye, not defterimi açıp Zürih ayrıntılarını not etmeye başlıyorum. Avrupa birliğinin de gözünü seviyim, sınırlar kalktı ya, sözde İsviçre'den Almanya'ya geçiyorum ama yolda bi meyveli kek bile vermiyorlar.Sözde demiryolu gelişmişliğin göstergesi. Konstanz sevimli bir belde.Bir adet kallavi kilisesi var, mübarek silent hi...